Belki okuyunca şaşıracağınız birşey söyleyeyim(Ben ilk öğrendiğimde baya şaşırmıştım). Kur'an-ı Kerim nazil olmadan önce Ebu Cehil'in lakabı Ebu'l Hakem idi yani "Bilgeliğin Babası", aralarında en bilge olan kişi o idi ve Mekke'ninde başında bulunuyordu. Birçok dili bilen ve konuşan bu adam aslında Hz. Muhammed(s.a.v)'i yalanlamıyordu. Allah'ın indirdiği ayetleri inkar ediyordu. Bana rızkımı Allah değil ben kazancımı bu putlar sayesinde kazanıyorum diyordu. Bana mutluluk getiren bu putlar, beni üstün kılanlar ancak bu putlardır diyordu. Yani aslında bir Allah'ın varlığına inanıyor ama indirdiği ayetler onu bu dünyadaki malından, kazancından ve atalarının dininden edeceği için şirk ile taştan daha katı olmuş kalbi inanmak istemiyordu. Bir keresinde Efendimiz(s.a.v)'e hitaben şöyle demişti "Ey Muhammed biz seni değil senin getirdiklerini yalanlıyoruz" bunun üzerineyse şu ayeti kelime inzal olur "Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler Allah’ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar." (En'am / 33)
Bizde bu zamanda "Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir" ayetini yalanlayıp dünyaya tapar gibi yaşamıyor muyuz? Napıyoruz? Gidip varımızı yoğumuzu hayatımızı işimizin patronuna harcayıp zamanı bizim için halk eden Rabb'e bir saati çok görüyoruz. Sanki Rezzak olan patronmuş gibi işten güçten vakit ayıramıyoruz Allah'a. Böylece biz Hakk'ın ayetlerini yalanlayıp dünyaya tapıyoruz ve işte biz o Ebu Cehil oluyor muyuz olmuyor muyuz?

Sonra emeklilik var tabi emekli olacağım diye yine bir sürü çaba sarf ediyoruz ama Allah yine üçüncü dördüncü planda. Nedense ortalama ömrün 60 sene olduğu şu dünyada (10 senesi çocuklukla geçiyor bi 10 seneside uykuyla geçiyor) Allah için tek bir planımız yok. Hep emekli olayım, aman çocuğum büyüsün, aman üniversite bitirsin aman şöyle olsun aman böyle olsun derdindeyiz. Ha, ayrıca çocuk içinde planlar bu dünyalık o daha acı bir durum. Üniversite bitirsinde doktor olsun derdindeyiz, doktorların hali ortada anne baba zoruyla doktor olanlara bakın yüzünde en ufak bir tebessüm bile yok ve artık kimse kolay kolay hiçbir doktora güvenemiyor malesef. Şevkatli anneler oğulları okusun diye döverek okula gönderirler ama sabah namazına kaldırmazlar. Bu şekilde davranarak mutluluğun Allah'dan gelmediğini, bir iş olan, bize prestij kazandıracağına inandığımız doktorluktan bekliyoruz. İşte biz o Ebu Cehil oluyor muyuz olmuyor muyuz? Peki nasıl oluyoruz, işte biz Allah'ın ayetlerini dünyalık zevklere ve mallara satıyoruz ve bu putları Allah'ın önüne koyuyoruz. Kur'an'ın mücizevi kelimatları burayada dokunuyor ve Rabbimiz bize şöyle sesleniyor "...Âyetlerimi az bir fiatla, yani dünya menfaati karşılığında satmayın. Asıl Bana karşı gelmekten sakının." (Bakara / 41)
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz. Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız."(Bakara / 278-279) ayetlerini inkar edip faiz alıp verenler bizler değilmiyiz? Hemde Allah ve Resulüne kafa tutarak, savaş açarak... Bu nasıl bir cesaret yahu, kime kabadayılık yapıyoruz abi? Allah'a mı? Resule mi? Aynen Allah ve Resule savaş açıyoruz resmen. O zamanda müşrikler Allah ve Resulunu savaş açmışlardı, Allah'ın indirdiklerini yalanlayıp Efendimiz(s.a.v)'e etmedik hakaret ve küfür bırakmadılar, tebliğ ettiklerini yalanladılar yüzlerini putlara dönüp Resulullah'a ve tebliğ ettiklerine sırt çevirdiler. Aynen öyle de bizde Allah'ın bize bildirdiklerine sırt çevirip o zamanın müşrikleri gibi bu kredi ve faiz belasını kendimize put edinmiyor muyuz? Ve işte biz o Ebu Cehil oluyor muyuz olmuyor muyuz kardeşim? Ama dilimizde Allah'a inandığımızı söylüyoruz. Unutmayalım ki mahşer günü diller değil kapler konuşacak.

Peki bu kadar sorunun üstesinden nasıl gelicez? Bu debdebeli dünyada bu sorunlar ile nasıl başa çıkacağız? Çok şükür ki Rabbimiz var yanlız değiliz. Allah bize dünya mücadelesinde nasıl kurtuluşa ereceğimizi yine Kur'an ile bildiriyor.
"Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz"(Ali İmran/103)
"Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir."(Bakara/2)
"Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer."(A'lâ/14. Ayet)
Rabbim hepimizi Allah'ın nuruyla nurlanan insanlardan eylesin...
Son olarak Üstad'ın şu sözüyle bitirelim "Allah'ın nuruyla nurlanan bir gönlün semasını hangi bulutlar kaplayabilir"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder